Stresi genelde nasıl deneyimlediğimize bakarak başlayalım yazımıza: Hepimiz farklı formlarda bilgiye sahibiz. Bunların arasında geçmişte bize olanlarla ilgili anılar, diğer insanlara olanlarla ilgili bilgimiz, bizi veya bizim için önemli insanları etkileyebilir olan mevcut şartlarla ilgili bilgimiz ve kendimiz veya bizim için önemli insanlar üzerinde etkili olabilecek gelecekle ilgili beklenen şartlar. Yaşamamız için ileriye bakmalıyız ve ileriye bakmak için birçoğumuz hayal gücümüzü kullanırız.
Hayal gücümüzle ileriye bakmak dış dünyadan veya hafızamızdan gelen bilgilerle devamlı güncellenen sabit ve çoğunlukla otomatik bir süreçtir. Farklı olasılıkları hayal edebilmek için bilgi parçacıklarını birleştirerek ve yeniden düzenleyerek senaryolar oynatıyoruz zihnimizde. Böylece başımıza gelebileceklerle ilgili yeni kaynaklar ayırabilir ve stratejiler hazırlayabiliriz. Bu temel bir işlevdir ve bu olmadan anlık duyusal hazdan başka bir hedefe ulaşamayız.
Çoğunlukla stres olumsuz senaryoları hayal ederek veya bizim için olumsuz imalar içeren geçmiş anıları, örneğin başarısızlık veya hayal kırıklığı gibi, gözden geçirerek meydana gelir. Bu deneyimler kendimizle ilgili uzun vadeli değerlendirmelerimizi etkilediğinde durum böyledir ve bu da hayatımızın bir alanındaki sonuçlarla ilgili öngörülerimizin “ben asla …’yı yapamam” veya “eğer deneyip yapamazsam herkes bana güler” gibi sınırlı veya kötümser olmasına sebep olur. Bu, olumsuz geçmiş deneyimlerin aynı sorunlarla yeniden karşılaşmamızı engellemesi için belirleyici olarak kullanıldığı bir savunma ve koruyucu mekanizmadır. Diğer değerlendiriciler tarafından reddedilmenin önüne geçmek için geçmiş deneyimlerimizdeki kriterlere dayanan bir iç değerlendirici oluştururuz.
Buraya kadar iyi çünkü eğer bunu yapmasaydık hayatımızı yaşarken öğrenip gelişemezdik. Tabiki işin püf noktası dengedir. Değerlendirme sürecindeki kötümser girdiler iyimserlerden fazla olduğunda hayal gücümüz olumlulardan daha fazla olumsuz senaryo oynatır ve kaynaklarımız onları bir dizi talepkar ve hatta felaket senaryolarına ayırdığımız için gerilir. Hayal gücümüz kaçınılmaz olarak dygularımızla bağlantılı olduğundan eğer herhangi bir şey hayal edersek o senaryoyla ilişkilendirdiğimiz duygular canlanır. Ne kadar net hayal edersek onu o kadar güçlü hissederiz. Yani eğer sık sık gelecekte kayıp yaşamamıza sebep olacak gelecek senaryoları hayal edersek beraberinde duygusal kaynaklarımızı tüketen korku, keder, sinir, vb gibi duyguları hissederiz ve bunlar da fiziksel olarak bizi tükettiğinden stresle ilişkili fiziksel rahatsızlıklara sebep olur. Bu durum için bir çok çare vardır. Bunlar arasında:
Dikkat Dağıtma – seçici dikkatin gücünü kullanarak hayal gücünüzü bir süre için gelecek korkularınızdan başka şeylerle meşgul etmek – bu sosyal etkileşim, eğlence etkinlikleri veya hayal gücünü meşgul eden filmler, TV, bilgisayar oyunları, kitaplar, vb yer alır.
Mantık ve İç Diyalog – genellikle bu hayal gücü tarafından derin düşünülen çeşitli olasılıklarla yüzleşme ve olabilirlikleri ve herhangi bir olayın ihtimallerini hesaplayarak bir düzen ve bakış açısı getirmeyi içerir. Örneğin Bir uçak kazasındansa trafik kazasında ölme ihtimali çok daha yüksektir, o zaman neden uçağa binmeye korkasın, vb.
Stresin nörokimyasıyla ilgili kimyasal müdahale – bu reçeteyle alınan sakinleştirici veya anti depresanlar olabilir veya kendi kendine kullanılan alkol, tütün veya diğer maddeler olabilir. Bu ve benzeri metotlar birçok insan tarafından başarıyla kullanılmaktadır fakat her birinin kısıtlılıkları ve hatta tehlikeleri vardır. Dikkat Dağıtma bir gerçekten kaçışa dönüşebilir, güçlü duygular zihinsel süreçlerin mantık tarafında erişilmez hale getirebilir ve kimyasal müdahalelerin tehlikesi de, özellikle kendi kendine kullanılanların kontrol dışına çıktığı belgelenmiştir.
Stresle başetmede hipnozun eşsiz avantajları vardır. Hipnoz temelde insanın hayal gücüyle ilgili 200 yıldır toplanan ve kullanılan gözlemlere dayanan metod ve bilgilerin derlemesidir. 18. Yüzyılın sonlarında Viyanalı bir doktor olan Franz Mesmer tarafından öncülük edilen ve başlangıcının geleneksel folklor ve spiritüel pratiklere dayandığı hipnoz, tıp ve psikoloji alanında bir çok sıradışı ve ünlü ismin katkısından faydalanmıştır ve bugün de işleyiş repertuvarında kullanılan birçok metodun gerçerliliğini gösteren nörolojik ve klinik araştırmalar devam etmektedir.
Hipnozun süreçte direk ve dolaylı çalışma için mekanizmaları vardır ve bunlar aşırı stres yaşayarak kontrolü kaybeden kişiler için çok değerlidir. Bir kişinin hayal gücü olumsuz senaryoların egemenliğine girdiğinde ve talepkar sonuçları öngörmeye çalışırken ortaya çıkan duygusal tepkiler tarafından tükenmeye başladığında aşırı stres meydana gelir. Genellikle bu tür durumlarda kişi seçici dikkati kullanmak ve rahatlamak için hayal güçlerinin odağını değiştirmek için yeterli kontrolü kazanamaz.
Hipnozda insanlarla çalışma metodu trans yoluyla sağlanır. Trans gelişmiş hassasiyet ve telkine açıklıkla karakterize edilen zihin durumudur. Telkin direk hayal gücünü etkilemek için kullanılan özel bir iletişim metodudur. Oto hipnozda olduğu gibi kendi kendine trans başlatmak veya kendine telkin vermek (oto telkin) mümkündür fakat ilk etapta bunu bir hipnoterapistle yapmak çok daha koladır. Müşterek bir süreçte öğrenildiğinde o beceriler gerektiğinde kendi kendine de uygulanabilir.
Hem trans hem de telkin nesiller boyu hipnoz alanındaki araştırmacılar ve çalışanlar tarafından gözlemlenmiş, geliştirilmiş ve terapötik tekniklere dönüştürülmüş doğal fenomenlerdir. Hipnozu farklı bireylere ve kültürlere uygun hale getiren ve olağanüstü esnek bir terapötik metod olmasını sağlayan çok çeşitli uygulama yaklaşımları vardır. Bunlar arasında en önemlilerden birisi terapötik ilişkinin çekirdeğini oluşturan artmış kişiler arası iletişim olan terapötik uyumdur (rapport) ve bu da terapötik müdahalenin uygulanabilmesi için metod olarak geliştirilen doğal bir fenomendir. Uyumun etkili gelişimi hipnoterapitin danışanın tarzına yönelik gösterdiği duyarlı tepkiye ve etkili bir terapötik algının meydana geleceği bir güven seviyesinin gelişmesi için atılan karşılıklı tepkilerin inşa edilmesine dayanır. Eğer bu açıklama kulağa çok teknik geliyorsa şu şekilde tercüme edilebilir; birisine güvendiğinizde eğer size bir şeyi kabul edilebilir ve etkili bir yolla söylerlerse hayal gücünüz ve duygularınız onların söylediklerini kabul edecektir. Bir kere uyum, trans ve telkine duyarlılığa ulaşıldığında size söylenmesini arzu ettikleriniz için yol açıktır. Stresli olan insanlar ilk olarak duygusal bir “dinlenme” isterler ve terapötik işlev olarak bu çok değerlidir. Böylece ilk aşamada transa girmeyi ve sonra rahatlatıcı senaryolarla dikkatin seçici odaklanmasına yönelik telkin edilen rehberliği – bazen kendi bedenlerinin gevşemesine odaklanarak, bazen tatil veya doğayla ilişkili olan bir kumsalda yürümeyi – kabul etmeyi öğrenirler.
Gevşemeye ulaşıldığında kapı daha da açılır. Bazı insanlar düzenli aralıklarla kendilerini ve hayal güçlerini dinlendirme ve gevşetmeden memnun olsalar da bir çok insan hayal güçlerinin kontrolünü ele alma deneyimine hayran kalır ve onu daha da geliştirmeyi amaçlar. Bu belli bir amaca yönelik olarak gelecekle ilgili hayali önsezilerin içeriğine girdiler sağlamayı içerir. Bu kulağa basit ve aleni gelebilir fakat istemsiz olarak olumsuz senaryolar tarafından yönetilen stresli biri için ilham vericidir.
Transta mantık ve hayal gücüne erişim her durumda olasılıkları açık tutmayla ilgili ileri becerileri öğrenmek için çok değerlidir. Hipnozla öğrenilebilen ve uygulanabilen uygun beceriler arasında arzuları geliştirme, umudu muhafaza etmek, gelen bilgiyi tarafsızca gözden geçirebilme, geri bildirime uyum sağlama ve öğrenme ve gözlemleme. Bir kere öğrenildiğinde ve kendi kendine ispatlandığında böyle bir beceri dizisine sahip olmakla ilgili bilgi bile kendi kendine ikna edici bir özellik taşır ve etkili bir stres azaltıcıdır.
Yazar: Dr. John Butler
Çeviri: Hasan Arslan
Kaynak: http://www.positivehealth.com/article/hypnosis/using-hypnosis-for-self-understanding-and-change