Telkin fenomenini düzgün bir şekilde anlamak için veya ototelkinle ilgili daha doğru konuşmak için içimizde var olan tamamen farklı iki benliği bilmek gereklidir. Her ikisi de zeki, fakat birisi bilinçliyken diğeri bilinçli değil[1]. Bu yüzden bilinçaltı zihnin varlığı genellikle farkındalıktan kaçıyor. Fakat eğer birisi belli bir fenomeni incelemek için bu karmaşaya katlanır ve üzerinde birkaç dakika düşünüp taşınırsa onun varlığını kanıtlamak kolaydır. Mesela aşağıdaki örneği ele alalım:
Herkes uyurgezerliği duymuştur; herkes bir uyurgezerin uyanmadan gece kalkıp üzerini giyenerek veya giyinmeden odasından ayrılarak merdivenlerden indiğini, koridorları geçtiğini ve belli davranışları uyguladıktan veya belli bir işi tamamladıktan sonra odasına dönüp yeniden yatağına döndüğünü ve sonraki gün bir önceki gün yarım bıraktığı işin tamamlanmış olduğunu hayretler içerisinde görür. Fakat o işi farkında olmadan yapan da aslında kendisidir. Eğer o bilinçaltı gücü hatta bilinçaltı benliği değilse bedeni hangi güce itaat etti?
Şimdi de bir ayyaşın sık sık meydana gelen delirium tremens’ini inceleyelim. Sanki delilik tarafından ele geçirilmiş gibi en yakınındaki silahı, bıçağı, çekici alıp, böyle bir vaka olabilir, öfkeyle şansız kurbanlarına fırlatır. Atak bittikten sonra eski haline döner ve etrafındaki katliamı kendi yaratmasına rağmen korkuyla görür. Yine burada mutsuz adamın bu şekilde davranmasına sebep olan bilinçaltı zihin değil midir?
Eğer bilinçli benliği bilinçaltı benlikle karşılaştırırsak bilinçli benlik sık sık güvenilmez bir hafızaya sahipken bilinçaltı benliğin tam tersi varlığımızın en önemsiz hareketlerini bile biz farkında olmadan kaydeden olağanüstü bir hafızası olduğunu görürüz. Dahası, saftır ve söylenen herşeye mantık yürütmeden inanır. [Bu rüya görenin bilinçaltı benliğimiz olduğu fikrini ortaya atar çünkü rüyalarda absürd bile olsam içinde bulunduğumuz ortamı sorgulamadan kabul ederiz. Donald Tyson] Yani beynin aracısı olarak bütün organları kontrol eden bilinçaltı olduğuna göre size çelişkili görünebilen bir sonuç ortaya çıkıyor: bu da, eğer o bir organın iyi veya hasta olduğuna inanırsa veya biz böyle bir izlenime kapılırsak bahsi geçen organ gerçekten de iyi veya hasta hissediyor veya biz o izlenime kapılıyoruz.
Bilinçaltı benlik sadece organizmamızın işleyişine değil fakat aynı zamanda her ne ise bütün hareketlerimize de liderlik ediyor. O “hayal gücü” dediğimiz bu şeydir ve bu kabul edilenin aksine her zaman bizi hareket ettirendir ve her şeyin ötesinde irade ve hayal gücü karşı karşıya geldiğinde irademize karşı hareket ettiriyor.
Bu makale ünlü hipnotisterapist Emile Coue’nin Self Mastery Through Conscious Autosuggestion isimli 1922 tarihli kitabından çevrilmiştir. (Çeviri: Hasan Arslan)
[1] Ç.N: Buradaki bilinçli olmamak ne yaptığını bilmeyen değil yaptıkları bizim farkındalığımızın dışında olan anlamında kullanılmaktadır.