Eski dilde “şuuraltı” olarak anılan kavram hipnozun gerçekleştiği alandır. Hipnoz bir bilinçaltı yöntemidir ve teknik olarak hipnoz bilinçaltı yapının özellikleri üzerinde inşa olunur.
Bilinçaltı zihin Freud’la birlikte kavramsal bir yapı içinde ele alındı. Fakat Freud’dan önce felsefe tarihinde bilincin dışında bir alandan söz eden filozoflar olmuştur. Bu yapının beyinde anatomik bir karşılığı yoktur. C. G. Jung’un bir tanımlamasıyla bilinçaltı, bilinçli düşüncelerimizin görünmeyen kökleridir.
Bu derin yapıyı tanımlamak kolay olmasa da onun özellikleri üzerinden tanımlar geliştirebiliriz.
Bilinçaltı, bilinçli zihnimizin dışında ve onunda üstünde tüm hayati faaliyetlerimizin de devamını sağlayan, bilgi hafızası olan, duyguların, hayallerin, alışkanlıkların, bedensel/zihinsel enerjinin üretildiği derin otomatik bir yapıdır.
Bilinçaltı, benliğimizin yazılım programıdır tabiri caizse. Hayatımızda farkında olmadan, kendiliğinden (çabasız) yaptığımız her şeyden sorumlu yapıdır. Bilinçli iradenin eşlik etmediği tüm süreçler (fizyolojik, psikolojik) bu yapıyı ilgilendirir.
Uyku, rüyalar, dil sürçmeleri, duygusal ataklar, otomatik hareketlerimiz, unutkanlıklarımız, uyurgezerlik, alışkanlıklarımız, tiklerimiz, solunumumuz, dolaşımımız vb. tüm süreçler bu yapının varlığından haberdar eden süreçlerdir. Yapılan araştırmalar zihinsel faaliyetlerimizin yüzde doksanlık bölümünün bilinçaltı yapının sorumluluğunda olduğunu ortaya koymuştur.
Bilinçaltı zihnin anatomik bir karşılığı olmasa da sağ beyin, özellikleri itibariyle bilinçaltı zihnin temsilcisi gibidir.